Bulut,gri,yağmur ve nihayetinde kasvet…
Ankara iki gündür gri ve tonlarına teslim.İnsan neye uğradığını şaşırıyor.Daha 2 hafta önce İstanbul’da Beşiktaş’ın en sevdiğim caddesinde,”sandaletlerle sararmış yapraklara basmak da garipmiş” dediğimi hatırlıyorum.Tepemdeki güneş ve üzerimdeki yazlık giysiler “yaz günü” havası yaratıyordu,ama sonbaharın simgesi “sarı yapraklar” işi bozuyordu.Mayıs ayının her gün gri geçmesi ve çizmelerle gezdiğimi hatırlamak bile istemiyorum.Mayıs dediğin “yaza hoş geldin” dir.Çizmenin,kazağın,kış soğunun işi ne? “Her şey zamanında güzel” değilmiydi? Ee kim bozdu bu kuralı?
Kış çocuğuyum ben,sevemedim bir türlü sıcakları,sıcaktan yapış yapış olmayı,hamam gibi olan evleri…Benim ayım “kasım”. Yaz gelince kendine gelir ya insan kabuğundan kurutulur,içi açılır,kıpır kıpır olur;deniz,kum,güneş üçlüsünün tesiriyle kendine gelir. Ben de aynı etkiler kasım ayının ziyaretiyle olur. Grilikten hep şikayet ederim,neşem kaçar,içime kapanırım,içime kapanmakla kalmaz kendimi eve kapatırım. Griden bunalırım, beynimin içine kadar işler o kasvet ama bilinçsizce severim sonbaharı. Belki hareketten,koşuşturmaktan,kalabalık arkadaş sohbetlerinden kendimi soyutladığımda huzuru buluyorsun.
Kulağında müzikle (Nina Simone ve Buika) uzun yürüyüşler,bir fincan kahveyle kitap keyfi,sıkılıp içindekileri başkaları yerine yazıya dökmek grinin yaptırdığı güzellikler;)
Sonbahar başkadır,başkalaştırır.
Dipnot: Grinin yarattıklarına karşın her şey yılın sadece 3 ayı için güzel. Bir günlük gri etkisiyle içimde bu kadar kasvet varolabildiyse,İskandinav ülkelerinin birinde yaşasam psikolojik tedavim kaçınılmaz olurdu ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder