Gündem

25 Ekim 2011 Salı

Gri...


             Bulut,gri,yağmur ve nihayetinde kasvet…
          Ankara iki gündür gri ve tonlarına teslim.İnsan neye  uğradığını  şaşırıyor.Daha 2 hafta önce İstanbul’da Beşiktaş’ın en sevdiğim caddesinde,”sandaletlerle sararmış  yapraklara basmak da garipmiş” dediğimi hatırlıyorum.Tepemdeki güneş  ve üzerimdeki  yazlık giysiler “yaz günü” havası  yaratıyordu,ama sonbaharın simgesi “sarı  yapraklar” işi bozuyordu.Mayıs ayının her gün gri geçmesi ve çizmelerle gezdiğimi hatırlamak  bile  istemiyorum.Mayıs dediğin “yaza hoş geldin” dir.Çizmenin,kazağın,kış soğunun  işi ne? “Her şey zamanında güzel” değilmiydi? Ee kim bozdu bu kuralı? 
          Kış çocuğuyum ben,sevemedim bir türlü sıcakları,sıcaktan yapış yapış  olmayı,hamam gibi olan  evleri…Benim ayım “kasım”. Yaz gelince kendine  gelir  ya  insan kabuğundan kurutulur,içi açılır,kıpır  kıpır  olur;deniz,kum,güneş üçlüsünün tesiriyle kendine gelir. Ben de aynı etkiler kasım ayının ziyaretiyle olur. Grilikten  hep  şikayet  ederim,neşem kaçar,içime  kapanırım,içime  kapanmakla kalmaz kendimi eve  kapatırım. Griden bunalırım, beynimin içine  kadar  işler o  kasvet ama  bilinçsizce severim sonbaharı. Belki hareketten,koşuşturmaktan,kalabalık arkadaş  sohbetlerinden kendimi  soyutladığımda huzuru buluyorsun.
.
          Kulağında müzikle (Nina Simone ve  Buika) uzun  yürüyüşler,bir  fincan kahveyle kitap keyfi,sıkılıp içindekileri başkaları yerine yazıya  dökmek grinin yaptırdığı  güzellikler;) 
          Sonbahar başkadır,başkalaştırır.
          Dipnot: Grinin yarattıklarına karşın her şey yılın sadece 3 ayı için güzel. Bir günlük  gri etkisiyle içimde bu kadar  kasvet varolabildiyse,İskandinav ülkelerinin birinde yaşasam psikolojik  tedavim kaçınılmaz olurdu ;)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder