Gündem

24 Aralık 2012 Pazartesi

Konstantinopolis...

      Ben mi İstanbul'dan geçtim, o mu benden geçti bilemedim. İnsanın içine bunaltıyı şırıngayla enjekte eden havasıyla boğdu,yuttu bir yerlere savurdu.
     "O kalabalık içinde tek kalemsin sen güvenme yanından yürüyüp gidene yer yutarım seni" tehditleri savurdu. Ne yaptıysa tablo gibi güzelliğini saklayamadı yine.
      Rengini,dişiliğini hiç gizlemedi...


Kasımpaşa


Haliç


Şişhane


Boğaziçi


Tuzla






Beylikdüzü

14 Aralık 2012 Cuma

Şehrin Aynaları...

Eregli-Ankara-Isparta -İstanbul arası dört mevsim evresi...

Ereğli


İstanbul



Ereğli



Büyük Çekmece Sahil/İstanbul


Keçiören/Ankara


Dikmen Vadisi/Ankara


Eskişehir Yolu/Ankara


Ankara


Ahlatlıbel/Ankara


Ahlatlıbel/Ankara


Keçiören/Ankara


Ereğli


Gar/Isparta


Ankara


Ankara


Ahlatlıbel/Ankara

12 Aralık 2012 Çarşamba

Yastık Da Konuşur Mu? Konuştu

Teknoloji aldı başını yürüdü. Neredeyse tüm alışkanlıklar değişirken yastıkaltı yatırım da tarih olma noktasında. Yastıkaltı yatırım konusunda yıllardır çalışan işin kahramanları yastıklar da sonunda halka seslenmeye karar verdiler.

Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile `Yeter artık` dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.

Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle “Altın Salısı” hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.

NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.

Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

3 Aralık 2012 Pazartesi

Hiçesayım...

"Dengesizlik içinde kendince bir denge kurmuş kendine.Bunun adına da düzen koyup yaşayıp gidiyor."Ben"cilliğine kılıf uydurmaya çalışmaktan başka bir çabası da yok.Biraz zaman deyip zamanı çar çur edip eline yüzüne bulaştıran insan,sen şöyle bir uzaktan izle biraz!"
Uzak dur yakınıma bu mesafe beni bozar...

6 Kasım 2012 Salı

Yokluk Hiçlik Arası

     İfadesizdi suratın....Konuşmuyordun zaten.Saatlerce,günlerce susuyordun.susunca gözlerinden anlayayım bari dedim ona da  izin vermedin.Bakışların  donuklaştı.Zerre kadar ifade yoktu bakışlarında.Duvara bakar  gibi bakıyordun  suratıma.Baktım böyle olmayacak,konuşayım dedim.Sen başlamazsan ben alayım elime bayrağı nefesim kesilene kadar koşayım.yükünü hafifletiyim,sen de otur bir soluklan istedim.Takılıp düşeyim diye çakıl taşlarını döktün önüme.Ben sessizliğini paylaşayım o zaman dedim.O zaman da mühürledin dudaklarını süresiz sustun,başını önüne eğdin gözlerini bile  esirgedin. 

 Düşünüyorum dedin,sustum.Sessizliği severim ben düşünürken,kendimden yola çıktım biraz,fısıltıyla bile  tek kelime etmedim sana.Dış seslerden soyutlanıp sadece kafamın içindekilere bağırıp çağırması için izin veririm.Düşünürken  dinlerim aslında bir  yandan.Susar içimi dinlerim.Kafamın  içindeki yığınla sesten bir orkestra yaratır onu yönetirim.Kalbin sesi bas galiba ne zaman sussam kafamın içindeki senfonide bir tek onun sesini o kadar net  ayırt edebiliyorum.

Zaman dedin.Süresiz izin dedim.Çıtımı çıkarmadım.Sadece bekledim,ondan da  haberin olmadı  zaten ya da böyle yansıtmak işine geldi. Bilmemezlikten gelmek sığınaktır ya  hep bu durumlarda.Sen de hiç istifini bozmadan paşa paşa uydun diğerlerine.Üç maymunu oynadın."Görmedim,duymadım,konuşmuyorum" dedin. O zaman verdin aslında cevabını.Ben de herkes gibiyim işte,ne bekliyordun ki.Ne bekliyordum cidden? Gülüşün,ses tonun farklı diye çoğu insanın içinden  çıkamadığı bir durum için  uyguladığı kaçış  politikasının değişeceğini mi? Neye üzüldüm en  çok biliyor musun? O çoğunluğun içinde artık sen de varsın. Birey değil çoğunluksun  artık,genelsin,herkes gibisin,birçoğu gibisin,onlar gibisin...

     İklimine ayak uyduramadım.Senin "yaz"ında kar yağardı,"kış"ında güneş açardı. en çok da  sonbaharla ilkbaharında şaşırtırdın beni.Her an  her şeye hazırlıklı oldum,şemsiyemi hiç çıkarmadım çantamdan.Ne olur ne olmazdı ya. O "acaba"lar ve tedbirler güvensizliği yanında taşımış hep  meğer.Ben sonradan anladım.Ben çantamda o şemsiyeyi hep taşıdım,gözlerimi kapatıp yüreğim rahat hiç kapılıp gidemedim.Gözlerimi kısıp arada hep baktım ben...

Nedense

Bencillikle sevgi arasında ince bir çizgi var.Hangisi hangisini tetikliyor onu bilemedim ama birbirine karıştırıldığı doğru.Karşındakini yönetme ve ona sahiplenme hissini "sevgi" olarak açıklıyoruz ya hep." O benim" düşüncesiyle karşı tarafın bir birey oluşunu "bir" oluşunu es geçiyoruz.

Nedenini,nasılını sorgularken alınan cevap aynı.Yani bir insanın kişiliğine haksızlık ederken verdiğimiz tek yanıt "seviyorum"."Hayır sevmiyorsun,sen bencilsin.Çünkü sevseydin beni yok saymazdın" diyemiyoruz. Karşımızda bütün  irademizi,tabularımızı,doğrularımızı kısıtlayan bir cevap var çünkü ; "seviyorum".O tılsımlı kelime söylendiği an da,kaskatı iradenin yerinde yeller esiyor.Ne kendimize saygımız kalıyor bir yerden sonra,ne de karşımızda bizi ezip geçen kişiye.

Her insanın  kendi doğruları var,evet. Biz kendimize ait olan bu doğruları başkalarının  da doğrusu yapmaya uğraşıyoruz.Çabamızı manasız şeylere haracayıp sonra elimize yüzümüze bulaşınca da üzülüyoruz."Neden" diye bir sorsana önce karşı tarafı sorgulamak yerine,"ben nerde hata yaptım" diye sorsana. Olmaz değil mi? Çünkü bir şey olduğunda önce karşı tarafa saldırıya geçilmeli."Ben altından girer üzerinden çıkar zafere ulaşırım "psikolojisiyle savaş mantığında yaşadığımız için ilişkilerimizi haliyle bencillik üzerine kuruyoruz ilişkileri.

Bencilliğin başladığı yerde paylaşım da bitiyor.Paylaşımın  olmadığı bir yerde de ilişkiden söz edilemiyor.Kişi kendi egosu ve tatminleri üzerine kuruyor hayatını bunları görmezden gelip başladığı ilişkiyi de bitiriyor.Bütün bunların faturası karşı tarafa kesiliyor. Sonrası "ama ben seviyodum". Çelişkinin dip noktasına ulaşıp hala kendini haklı bulma çabaları insanı çileden çıkartır.
Sinir sistemimi düşündüğümden  bencillik yapan her kimse hayatımdan saf dışı bıraktığımda ben de bencillik mi yapmış olurum? Karşı tarafın mutluluğu,duyguları,sevgisi v.s si bunları düşünmediğim için ben de mi op sınıfa girerim?Eleştirdiğim  kişi mi olurum bilemem. Ben ruh sağlığımın yıpranmasından yana değilim,ilişkide fedakarlık bunu gerektiriyosa,fedakarlığın da duvara çarpıp durması gereken  bir yer var.

15 Ekim 2012 Pazartesi

MR.GUNERUZ: KENDİME MEKTUP

MR.GUNERUZ: KENDİME MEKTUP: Git, git kalma buralarda. Hem kalsan ne yapacaksın ki baksana şehre, geceleri fahişe dolu gündüzleri siren sesleri. Artık anneler çocuk...

27 Haziran 2012 Çarşamba

Fotoğraflarla Avuntu Vol:1

     Tatil kelimesini duyar duymaz aklıma deniz,kum,güneş dışında daha çok yurt dışı seyahatleri gelir. Deniz,kum,güneş üçlüsünü beynim hep bir ülkenin mimarisi,yemek kültürü,festivalleri,sanatı olarak çeviriverir.Engel olamam,olmak istediğimi de söylemem.Hep içimde ukdedir.Hep fotoğraflarda  kalmıştır tatil hayallerim.Bilgisayarımda her ülke için  ayırdığım klasörlerde saklıdır hallerim.
Çantamı yüklenip,yol arkadaşımı da alıp gideyim aklımda neresi  varsa oraya.Roma mı,Barcelona mı,New york mu,Balkan Ülkeleri mi neresiyse artık.Uçaktan ineyim,önce bir havayı  koklayayım,tıka basa yiyeyim  gördüğüm  ilginç bütün  yemeklerden,kafamı kaldırıp uzun uzun hayretle binalara bakayım,taşın toprağın böceğin fotoğrafını çekeyim,neredeysem oraya ait bir dolap süsü,minyatür bir içki şişesini kapıp geleyim ülkeme.
     Madem ufukta bir  seyahat  gözükmüyor ben de gitmiş kadar olurum,avuntu bazen güzeldir:)

Fotoğraflarla Avuntu'nun ilk durağı: BARCELONA





















 
















Baktım,gördüm,yemiş,içmiş,gezmiş kadar  oldum:) Bunları da buzdolabımı süslesin diye bavuluma attım tamamdır:) Bir daha ki seyahatte görüşmek üzere:)))
 




26 Haziran 2012 Salı

Ece'nin Moda Günlüğü: "En iyi kitap okuma köşesi" bulundu

Ece'nin Moda Günlüğü: "En iyi kitap okuma köşesi" bulundu: Kitap okumak benim için büyük bir keyif... Çünkü bu sayede hem farklı dünyalara yolculuk ediyor hem de yeni şeyler öğreniyorum. Kitap okumak...

Aptal.

     Konu sen olunca duran akan sular var ya,sana gelişimde çağlıyor önümde,ayaklarıma dolanıyor.Çırpınmalarım  hiç bir işe yaramıyor,aksine çırpındıkça daha çok  acıyor  canım.Ne zaman koşsam yollarımda hep koca koca taşlar,takılıp sendeliyorum,düşüyorum bazen.Dizlerim kanıyor,o zamanda canım acıyor.Yaram kabuk bağladığında yine devam ediyorum yoluma.Yılmam ya,korkmam ya  ben  hiç bir şeyden.Yalan! Korkuyorum işte.Apaçık korkuyorum,bir yalnız karanlıkta kalmaktan bir de senden.Sende karanlıksın,grisin  gözümde.Senden de bu yüzden korkuyorum galiba.


     Canımın acısını unutunca,yine mutluluğa giden yolda yön levhaları hep seni işaret ediyor.Acıtan da sen değil miydin halbuki? Aklımda sürekli seni aklıyorum.Seni temize çıkarıyorum durmadan.Beynime karşı hep seni  savunuyorum,kendimi  önüne siper ediyorum.O konuşmaya başlayınca derhal  müdahale ediyorum.Beynimin vıdı vıdı etmesi senden daha  çok acıtıyor  çünkü.Onun cümleleri  seninkilerden daha  tokat gibi  çünkü.Bana ait olan bir  şeye  yön veremiyorum.Kendi içimde,vücudumda taşıdığım şeye hükmedemiyorum.Kalkmış bir de seninle aşık atıyorum.Ben de anlamıyorum bazen  kendimi.Boşver...

     Başlıyorum hikayemi yazmaya ben anlatıyorum o dinliyor.Hikayelerimde sütten  çıkmış ak kaşıksın hep.Suçlayamıyorum seni,biraz şikayet etsem çorap söküğü gibi geliyor çünkü devamı,aptal gibi hissediyorum  kendimi,"bunları biliyorsun da neden vazgeçmiyorsun,aptal mısın" diye  soramıyorum.Kaçıyorum,kolaya kaçıyorum senin gibi.Bana öğrettiğin belki en  iyi  belki  en  kötü şey.Ama,işe  yarıyor  bazen  sağolasın yine de.Hem kızıyor,yeri yerinden oynatıyorum,hem de hikayemin  baş tacı yapıyorum seni,başrolde aptalı yine  ben oynuyorum.

                                                                                                                                                         Ceren Yavuz