Gündem

6 Kasım 2012 Salı

Yokluk Hiçlik Arası

     İfadesizdi suratın....Konuşmuyordun zaten.Saatlerce,günlerce susuyordun.susunca gözlerinden anlayayım bari dedim ona da  izin vermedin.Bakışların  donuklaştı.Zerre kadar ifade yoktu bakışlarında.Duvara bakar  gibi bakıyordun  suratıma.Baktım böyle olmayacak,konuşayım dedim.Sen başlamazsan ben alayım elime bayrağı nefesim kesilene kadar koşayım.yükünü hafifletiyim,sen de otur bir soluklan istedim.Takılıp düşeyim diye çakıl taşlarını döktün önüme.Ben sessizliğini paylaşayım o zaman dedim.O zaman da mühürledin dudaklarını süresiz sustun,başını önüne eğdin gözlerini bile  esirgedin. 

 Düşünüyorum dedin,sustum.Sessizliği severim ben düşünürken,kendimden yola çıktım biraz,fısıltıyla bile  tek kelime etmedim sana.Dış seslerden soyutlanıp sadece kafamın içindekilere bağırıp çağırması için izin veririm.Düşünürken  dinlerim aslında bir  yandan.Susar içimi dinlerim.Kafamın  içindeki yığınla sesten bir orkestra yaratır onu yönetirim.Kalbin sesi bas galiba ne zaman sussam kafamın içindeki senfonide bir tek onun sesini o kadar net  ayırt edebiliyorum.

Zaman dedin.Süresiz izin dedim.Çıtımı çıkarmadım.Sadece bekledim,ondan da  haberin olmadı  zaten ya da böyle yansıtmak işine geldi. Bilmemezlikten gelmek sığınaktır ya  hep bu durumlarda.Sen de hiç istifini bozmadan paşa paşa uydun diğerlerine.Üç maymunu oynadın."Görmedim,duymadım,konuşmuyorum" dedin. O zaman verdin aslında cevabını.Ben de herkes gibiyim işte,ne bekliyordun ki.Ne bekliyordum cidden? Gülüşün,ses tonun farklı diye çoğu insanın içinden  çıkamadığı bir durum için  uyguladığı kaçış  politikasının değişeceğini mi? Neye üzüldüm en  çok biliyor musun? O çoğunluğun içinde artık sen de varsın. Birey değil çoğunluksun  artık,genelsin,herkes gibisin,birçoğu gibisin,onlar gibisin...

     İklimine ayak uyduramadım.Senin "yaz"ında kar yağardı,"kış"ında güneş açardı. en çok da  sonbaharla ilkbaharında şaşırtırdın beni.Her an  her şeye hazırlıklı oldum,şemsiyemi hiç çıkarmadım çantamdan.Ne olur ne olmazdı ya. O "acaba"lar ve tedbirler güvensizliği yanında taşımış hep  meğer.Ben sonradan anladım.Ben çantamda o şemsiyeyi hep taşıdım,gözlerimi kapatıp yüreğim rahat hiç kapılıp gidemedim.Gözlerimi kısıp arada hep baktım ben...

Nedense

Bencillikle sevgi arasında ince bir çizgi var.Hangisi hangisini tetikliyor onu bilemedim ama birbirine karıştırıldığı doğru.Karşındakini yönetme ve ona sahiplenme hissini "sevgi" olarak açıklıyoruz ya hep." O benim" düşüncesiyle karşı tarafın bir birey oluşunu "bir" oluşunu es geçiyoruz.

Nedenini,nasılını sorgularken alınan cevap aynı.Yani bir insanın kişiliğine haksızlık ederken verdiğimiz tek yanıt "seviyorum"."Hayır sevmiyorsun,sen bencilsin.Çünkü sevseydin beni yok saymazdın" diyemiyoruz. Karşımızda bütün  irademizi,tabularımızı,doğrularımızı kısıtlayan bir cevap var çünkü ; "seviyorum".O tılsımlı kelime söylendiği an da,kaskatı iradenin yerinde yeller esiyor.Ne kendimize saygımız kalıyor bir yerden sonra,ne de karşımızda bizi ezip geçen kişiye.

Her insanın  kendi doğruları var,evet. Biz kendimize ait olan bu doğruları başkalarının  da doğrusu yapmaya uğraşıyoruz.Çabamızı manasız şeylere haracayıp sonra elimize yüzümüze bulaşınca da üzülüyoruz."Neden" diye bir sorsana önce karşı tarafı sorgulamak yerine,"ben nerde hata yaptım" diye sorsana. Olmaz değil mi? Çünkü bir şey olduğunda önce karşı tarafa saldırıya geçilmeli."Ben altından girer üzerinden çıkar zafere ulaşırım "psikolojisiyle savaş mantığında yaşadığımız için ilişkilerimizi haliyle bencillik üzerine kuruyoruz ilişkileri.

Bencilliğin başladığı yerde paylaşım da bitiyor.Paylaşımın  olmadığı bir yerde de ilişkiden söz edilemiyor.Kişi kendi egosu ve tatminleri üzerine kuruyor hayatını bunları görmezden gelip başladığı ilişkiyi de bitiriyor.Bütün bunların faturası karşı tarafa kesiliyor. Sonrası "ama ben seviyodum". Çelişkinin dip noktasına ulaşıp hala kendini haklı bulma çabaları insanı çileden çıkartır.
Sinir sistemimi düşündüğümden  bencillik yapan her kimse hayatımdan saf dışı bıraktığımda ben de bencillik mi yapmış olurum? Karşı tarafın mutluluğu,duyguları,sevgisi v.s si bunları düşünmediğim için ben de mi op sınıfa girerim?Eleştirdiğim  kişi mi olurum bilemem. Ben ruh sağlığımın yıpranmasından yana değilim,ilişkide fedakarlık bunu gerektiriyosa,fedakarlığın da duvara çarpıp durması gereken  bir yer var.