Gündem

16 Şubat 2012 Perşembe

Körebe

Şu zamana kadar anladığım bir şey var;yapması gerekeni yapmak ve işi zora sokmadan,karmaşık hale getirmeden yapamıyor insanoğlu.Birbirimizin hayatını kolaylaştırmayı eziyet olarak görüyoruz sanırım.Her şeyin puzzle'ın parçaları gibi yerine oturması hoşumuza gitmiyor sanırım.Labirentlerden,çıkmazlardan boğulduğumuzu dillendirip şikayet ederken,bunları hayatımızdan atmaya da yanaşmıyoruz.Karmaşık insanoğlu. Karşımıza çıkan herhangi bir sorunda allayıp pullayıp onu önümüze duvar gibi örmekten mi zevk alıyoruz?Zevk almak da değil aslında,koskoca bir sorun yumağını başkasına anlatıp haklı oluşu vurgulamak daha kolay.Ya da şu anda istemediğin,ama sonunda seni bulacak olan kaçınılmaz sonun yaklaşmasını geciktirmenin yolu bundan geçiyor.Yani yoktan var etmekten,sorumluluktan ve yapman gerekenden kaçmaktan,görmezden gelerek oluyor ancak. Kendi kendimi bu şekilde aklıyorum bazen.Kimseye hesap vermesem de,kimsenin olup bitenin farkında olmadığı durumlarda kendi hesaplaşmamı bu şekilde yeniyorum.Yapmam gereken ya da söylemem gereken neyse onu görmezden geliyorum ve kaçıyorum.Kolaya kaçıyorum.Hayatı kolaylaştırıyorum kendimce.Kısa vadede işe yarar bir çözüm olsa da uzun vadede hiç ummadığım zamanda duvara tosluyorum son hızla.Kendi huzurunu nasıl düşünmez insan?Bir anda aklımı ne çeliyor da kaçıyorum.Korkup,gözümün önündeki şeyi görmüyorum.Görmezden gelebiliyorum?Var olan ve sürekli beynimin içini kemiren şeye nasıl gözlerimi kapatabiliyorum? Nasıl bir cesaret bu? O anda bir şeyleri göze alıp içinden geleni söylemek mi cesaret yoksa önünde duran o duvarı görmezden gelip gözlerini kapamak mı?
Kolaya kaçmaksa istediğim,söylemem gereken neyse o çıkmalı ağzımdan;dolanmadan,yalın...Süslü cümlelerle değil,"evet" ya da "hayır" kadar net.Sadece olması ,söylenmesi gereken.Dahası değil.Sadece "yeteri kadarı".Nasıl huzur bulursam o kadarı.

8 yorum: